Umudunu kaybetme Will Smith'in ve oğlu Jaden Smith'in başrollerini paylaştığı gerçek hikayeden alınmış mükemmel bir film.. İsminden de anlaşılacağı gibi insanın başına ne kadar kötüsü gelirse gelsin umut hiç bir zaman yitirlmemelidir. Eğer umudumuzu kaybedersek en başından her seyı beraberınde yitirmiş oluruz..Bu film beni çok etkiledi. Kendi yaşamımı sorgulamama neden oldu. O kadar küçük şeylere üzülüyor,o kadar kafayı takıyoruz ki... Oysa ki bu filmde hayatla mucadele adına her şey bulunuyor.İzlerken eminim ki sizde kendınızı ve yaşamınızı sorgulayacaksınız...
The Pursuit of Happyness/Umudunu Kaybetme’de, Chris Gardner (Will Smith) iki yakasını bir araya getirmeye çalışan bir aile babasıdır. Ailesini ayakta tutmak için cesurca çabalamasına rağmen, beş yaşındaki oğlu Christopher’ın (Jaden Christopher Syre Smith) annesi (Thandie Newton) maddi zorlukların yarattığı sürekli baskı altında direncini kaybetmek üzeredir. Artık dayanamayacağını anlayınca, istemeye istemeye evi terk eder... Artık bekar bir baba olan Chris, yılmadan, bildiği tüm satış becerilerini kullanarak daha iyi kazandıran bir işin peşine düşer. Prestijli bir borsa şirketinde stajyerlik bulur ve ücret almasa da programın sonunda iş ve parlak bir gelecek elde edeceğini umarak kabul eder. Parasal güvencesi olmayan Chris ve oğlu, kısa süre sonra oturdukları daireden çıkartılırlar ve düşkünler evi, otobüs durağı, tuvalet; geceyi geçirmek için bulabildikleri her yerde kalırlar. Çektiği sıkıntılara rağmen, Chris, babalık görevini sevgi ve özenle yerine getirmeye devam eder ve oğlunun kendisine karşı duyduğu sevgi ve güveni, karşısına çıkan engelleri aşmak için kullanır.
Herhangi birşeyi yapamamak için geçerli olduğuna inandığı mazeretleri olanlar bu adamın hayatına baksınlar. Size yapamayacağınızı, başaramayacağınızı, denememenizi, size göre olmadığını vs gibi şeyleri söyleyenlere bu filmi izletin. Çünkü Chris Gardner’ın hayatını izledikten sonra…
Ya başaracaklar… Ya utanacaklar…
Mutluluk...Huzursuzluk...
Bekleyiş...
Sevgi..Bu filmde beni etkileyen Chris’in sonrasında ne zengin olmasıydı ne de borsacı olması. Hayallerini gerçekleştirememek için her türlü mazereti olan, çocuğuyla sokaklarda yatan, aç kalan, kendisinden eğitimli insanlar arasında yer bulmaya çalışırken çocuğunu yalnız bırakmayan, en zor şartlar altındayken oğluna ” Yapabilirsin, yapamayanların öğütlerine aldırma ” diyen bir adamın metro tuvaletlerinde ağlarken bile amacından vazgeçmemesinden etkilendim. Hayattan, sefaletten, açlıktan yakınmak yerine tuvalette yere serdiği kağıtların üzerinde yattığı gecenin sabahında ” nasılsın ” diye soranlara ” iyiyim ” diye cevap verebilmesi, mazeretlere saklanmamasıydı beni etkileyen.
Bir hayalin varsa onu korumalısın.
İnsanlar kendi yapamadıkları şeyleri seninde yapamayacağını söylemek isterler.
Eğer bir şey istiyorsan, onu elde etmelisin. Nokta!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder